Vekil Doğan Demir'den Türkiye'deki Adaletsizlikler ve Hak İhlalleri ile ilgili gündeme dair önemli açıklamalar
Vekil Doğan Demir'den Türkiye'deki Adaletsizlikler ve Hak İhlalleri ile ilgili gündeme dair önemli açıklamalar.
Gelecek Partisi İstan bul Milletvekili Doğan Demir'denTürkiye'deki Adaletsizlikler ve Hak İhlalleri ile ilgili gündeme dair önemli açıklamalar.
Vekil Doğan Demir, Sözlerime başlarken, Meclis Başkanvekilimiz, İstanbul Milletvekili edebi diliyle ve samimiyetiyle gönüllerimizde yer edinen kıymetli insan Sırrı Süreyya Önder’in vefatı sebebiyle derin üzüntülerimi ifade ediyorum. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, dostlarına ve tüm halkımıza başsağlığı diliyorum. O, bu Meclis’in gülen ve güldüren yüzü, halkın vicdanın sesi, barışın diliydi...
Devri daim, yıldızlar yoldaşı olsun.
Türkiye’de yaşanan son gelişmeler hem halkımızın huzurunu hem demokrasimizin direncini derinden etkilemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e yapılan fiziki saldırıyı kınıyorum. Türkiye’de ana muhalefet liderine yapılan bu menfur saldırı, yalnızca Sayın Özel’e değil, aslında demokrasimize yönelmiş bir tehdittir.
Bu saldırı, Türkiye’de farklı düşünmenin, eleştirmenin ve muhalefet etmenin hedef hâline geldiğinin açık bir göstergesidir.
Bugün Sayın Özel’e saldırılır; yarın bir gazeteciye, bir öğrenciye, bir işçiye saldırılır nitekim öyle de oluyor. Bu zihniyetin kaynağına inmeden, sadece failleri değil, azmettiricileri de sorgulamadan hiçbir yere varamayız.
Değerli arkadaşlar,
Gençlerimiz fikirlerini söyledi diye cezaevindeyse, bu ülkede özgürlük yok demektir.
Saraçhane’de demokratik haklarını kullanmak isteyen, eylemlere katılan ve sonrasında gözaltına alınan, hatta tutuklanan gençlerimiz, Türkiye’nin geleceğine dair umutlarımızı diri tutmak isteyen evlatlarımızdır.
Bugün onları suçlu ilan eden anlayış, yarın bir nesli kaybetme riskini göze alıyor demektir.
Cezaevinde olan her genç için, bu ülkenin vicdanı sızlıyor.
Bu yanlışa derhal son verilmeli ve gençlerimiz bir an önce özgürlüklerine kavuşmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da yaşanan deprem, bizlere bir kez daha büyük bir gerçeği hatırlattı: Hazır değiliz. Evet, açıkça söylüyorum: İstanbul gibi bir metropolde, milyonlarca insanı barındıran bu şehirde, sadece bina stoklarımız değil, iletişim altyapımız da çürük.
Deprem olur olmaz vatandaşlarımız birbirine ulaşamadı, internet çöktü, mobil hatlar kilitlendi.
Peki bu halka, yıllardır dünyanın en pahalı tarifeleriyle hizmet veren, milyarlarca lira kâr açıklayan iletişim operatörleri nerede? Nerede bu kurumları denetlemesi gereken kamu otoriteleri?
6 Şubat depremlerinden hiçbir ders çıkarmamışsınız. Aynı karanlık senaryo yine karşımızda.
Deprem olduğunda insanlar yakınlarına ulaşamıyor, yardım çağrısı yapamıyor. Peki bunun hesabını kim verecek? Neden bu operatörler hâlâ kamusal sorumluluk taşımıyormuş gibi davranabiliyor? Buradan çağrımdır: Derhal bu alanda ciddi bir kamu denetimi yapılmalı, afet anlarında iletişim altyapısının çökmesini önleyecek sistemler kurulmalıdır. Aksi takdirde bu millet bir kez daha yalnız bırakılır, bir kez daha enkaz altında hem bedenlerimiz hem umutlarımız kalır.
Değerli milletvekilleri,
Ekonomik sıkıntılar derinleşiyor, geçim derdi büyüyor. İşte bu şartlarda bile emeğinin hakkını arayan, daha insanca bir yaşam için grev hakkını kullanan işçilere, bu ülkenin alın teriyle ayakta kalan emekçilerine reva görülen muamele ise içler acısıdır. Dün TÜPRAŞ’ta grev yapan işçilere yönelik yapılan polis müdahalesi, bir utanç vesikası olarak tarihe geçmiştir.
Elinde sadece pankart olan, taleplerini bağırarak ifade eden emekçilerin üzerine TOMA’larla, biber gazlarıyla, coplarla yürümek; bu devlete yakışmaz.
Nerede kaldı toplum destekli polis anlayışı vatandaşını sevmeyen vatandaşına zulmeden polis mi olur...
Polislerimize gençleri, işçileri dövdürtüyorsunuz ve işin acı tarafı kimisi emir alıyor kimisi de keyif alıyor bu işten.
Grev anayasal bir haktır. Grev yapan işçiyi coplamak, aslında Anayasa’yı coplamaktır. Emek mücadelesine tahammül edemeyen bir anlayış, sosyal devlet ilkesini çoktan terk etmiş demektir. TÜPRAŞ işçileri yalnız değildir. Bugün orada hak arayanlar, aslında milyonların adına ses vermektedir.
Bizim görevimiz onları susturmak değil, onları duymaktır.
Şimdi susarsak, şimdi görmezden gelirsek, şimdi “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dersek; işte o zaman milletin bize verdiği emanete ihanet etmiş oluruz. Bu Meclis, sadece çoğunluğun değil, bütün milletin temsilcilerinin sesidir.
Fikir ayrılıklarımız olabilir ama hakikat karşısında ortak vicdanı bulmak zorundayız.
Bugün demokrasi tarihimize sürülen kara bir lekeye daha şahit olduk, tutuksuz yargılanması gereken ama günlerdir cezaevinde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun X hesabına erişim engeli getirildi.
Bu kadarı da olmaz dediğimiz her şey oluyor artık bu ülkede…
Değerli arkadaşlar, size bir adaletsizlikten daha bahsedeyim Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkan Yardımcımız Binali Sağlam yıllardır İsviçre’de yaşayan bir canımız, orada Cemevlerimizde cenaze erkanlarında inancımıza uygun ritüellerimizi gerçekleştiriyor.
Cenazelerden biri terör suçlusu olduğu gerekçesiyle cenaze işlemlerini halletti diye Türkiye’ye geldiğinde gözaltına alınıyor, ardından adli süreçler devam ediyor ve sonucunda yurtdışına çıkma yasağı konuyor.
Binali başkanın bütün ailesi yurtdışında, bu nasıl bir zulümdür Allah aşkına, Binali başkan nezdinde tüm Alevilere yapılan bu baskılar artık son bulmalıdır bu yanlışlardan derhal dönülmelidir diyor genel kurulu saygıyla selamlıyorum…