Vekil Doğan Demir: “İklim Kanunu bu haliyle desteklenemez. sosyal adalet ve uygulama süreçleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığına dikkat çekti.

Dünya
 

Vekil Doğan Demir: “İklim Kanunu bu haliyle desteklenemez. sosyal adalet ve uygulama süreçleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığına dikkat çekti.

Vekil Doğan Demir: “İklim Kanunu bu haliyle desteklenemez. sosyal adalet ve uygulama süreçleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığına dikkat çekti.

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen İklim Kanunu Teklifi üzerine yaptığı konuşmada, yasanın mevcut haliyle sürdürülebilir, adil ve uygulanabilir bir çerçeve sunmadığını belirterek teklife destek vermeyeceklerini açıkladı. Demir, sanayi ve üretimi koruyacak mekanizmalardan yoksun olan teklifin, sosyal adalet ve uygulama süreçleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığına dikkat çekti. Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri… Görüşmekte olduğumuz İklim Kanunu ile ilgili görüş ve önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Madenciliğin bir ülke lehine olabilmesi için attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değiyor mu diye bir düşünmemiz gerekiyor. Akbelen’e bakarsak değmiyor zeytinliklerimiz doğamız katlediliyor ve karşılığı koskoca bir hiç. Tüm bunları ve kanunun tamamını gözden geçirdiğimizde bizim bu ülkenin yarınları için bu kanunu desteklememiz mümkün değildir.   İklim değişikliği, geniş çaplı bilimsel araştırmalar ve uluslararası gözlem verileriyle kanıtlanmış, küresel ekosistemler üzerinde derin etkiler oluşturan ve insanlığın ortak çabasıyla yönetilmesi gereken bir olgudur. Ancak mücadelenin nasıl yürütüldüğü ve maliyetinin kimler tarafından üstlenileceği, iklim politikalarının adalet ve eşitlik ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.   İklim değişikliği, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde giderek daha büyük bir önem kazanmaktadır. Paris Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatı doğrultusunda hazırlanan bu Kanun Teklifi, iklim değişikliğiyle mücadelede kurumsal ve yasal bir çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır. Ancak teklifin içeriği incelendiğinde, uygulama süreçlerindeki belirsizlikler, yaptırım mekanizmalarındaki yetersizlikler, kurumsal koordinasyon eksiklikleri ve sosyal adalet boyutundaki açıklar dikkat çekmektedir. Türkiye’nin ekonomik büyümesini, tarımsal özgürlüğünü ve sanayi kapasitesini koruyarak hatta çok daha iyiye götürerek çevresel sorumluluklarını yerine getirebileceği dengeli bir model oluşturulması gerekmektedir. Ancak mevcut teklif, küresel karbon politikalarına entegrasyonu önceleyen ancak Türkiye’nin ekonomik ve üretim yapısını koruyacak somut mekanizmalardan uzak bir düzenlemeye dönüşme riski taşımaktadır. Özel sektörün yükümlülükleri, sorumluluk alanları ve olası yaptırımları konusunda ciddi bir belirsizlik bulunmaktadır. Emisyon Ticaret Sistemi ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi kritik araçlardan bahsedilmiş olsa da bu mekanizmaların nasıl işletileceği, hangi usul ve esaslara göre uygulanacağı ve hangi kurumların denetim yetkisine sahip olacağı konusunda yeterli netlik yok. Yaptırımların nasıl belirleneceği ve kim tarafından uygulanacağı da kanunda belirsiz. Kanun teklifi, sanayi, tarım ve üreticiler için ciddi mali yükler getirirken, bu yüklerin hafifletilmesi için gerekli teşvik ve finansman mekanizmaları oluşturulmamış.   Yeşil dönüşüm sürecinde sanayicinin rekabet gücünü koruyacak özel teşvikler devreye sokulmalıdır. Emisyon azaltımını teşvik eden ancak üretim kapasitesini baltalamayan sürdürülebilir finansman araçları tanımlanmalıdır. Sayın Başkan, Değerli milletvekilleri; Avrupa ve ABD, sanayileşme sürecinde doğayı sınırsızca tüketmiş, bugün ise gelişmekte olan ülkelere karbon düzenlemeleri aracılığıyla ek maliyetler yüklemektedir. Bu olayın asıl özeti aslında budur… Türkiye, küresel iklim politikalarının adaletsiz yük dağılımı nedeniyle cezalandırılan bir ülke değil, sanayisini ve üreticisini koruyarak adil dönüşüm sağlayan bir aktör olmalıdır.   Teklif, yerel yönetimlerin iklim politikalarına aktif katılımını zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu katılımın nasıl sağlanacağı, mali ve beşerî kaynakların nasıl oluşturulacağı net değildir. Yerel yönetimler sürecin dışında tutulmuştur. Fakat yerel yönetimlerin uygulamaları desteklenmediği takdirde, iklim politikalarının sahaya yansıması mümkün olmayacaktır.   Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler, Kamu- Ar-GE birimleri ve özel sektör temsilcileri karar alma süreçlerine dahil edilmemiştir. İklim krizinden en fazla etkilenecek kesimler arasında küçük çiftçiler, düşük gelirli haneler ve dezavantajlı topluluklar yer almaktadır. Ancak, bu gruplara yönelik özel tedbirler ve sosyal politikalar kanun teklifinde somut şekilde ele alınmamıştır. Toplumsal farkındalıkların nasıl yürütüleceği, hangi kurumların sorumluluğunda olacağı ve finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Türkiye’nin karbon piyasalarına entegrasyonu, yerli üretimi ve milli ekonomiyi koruyacak dengeli bir modelle gerçekleştirilmelidir. Bu yasa, yerli sanayiyi, ihracatı ve üreticiyi destekleyen güçlü bir teşvik mekanizması olmadan uygulanamaz. Sonuç Olarak; • Mevcut çevre ve enerji kanunlarıyla çelişkileri giderecek, mükerrer hükümleri önleyecek uyum düzenlemeleri yapılmalıdır. • İklim politikaları ve eylem planları hazırlanırken sivil toplum, akademi, özel sektör ve yerel halkın katılımını sağlayacak danışma kurulları ve komisyonlar kurulmalıdır. • 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi için ara hedefler ve sektörel planlar belirlenmeli, bunların başarısı için mevzuatta net hükümler yer almalıdır. • Emisyon Ticaret Sistemi, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi aracıların yasal ve teknik altyapısı, yaptırım ve teşvik sistemleri ayrıntılı şekilde tanımlanmalıdır. • Yerel yönetimlerin ve küçük işletmelerin yeşil dönüşüme erişimini kolaylaştıracak hibe, kredi ve teşvik mekanizmaları belirlenmelidir. • İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en çok hissedecek kesimlere yönelik özel destek ve uyum programları hazırlanmalıdır. • Denetim süreçlerine bağımsız denetçiler ve sivil toplumun dahil olabileceği mekanizmalar oluşturulmalıdır. · Türkiye, küresel karbon piyasalarının edilgen bir uygulayıcısı değil, kendi yol haritasını belirleyen bir aktör olmalıdır. Gelecek kuşaklara bırakacağımız en değerli miras şüphesiz ki temiz bir çevre ve katledilmemiş doğadır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Vekil Doğan Demir: “İklim Kanunu bu haliyle desteklenemez. sosyal adalet ve uygulama süreçleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığına dikkat çekti.

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen İklim Kanunu Teklifi üzerine yaptığı konuşmada, yasanın mevcut haliyle sürdürülebilir, adil ve uygulanabilir bir çerçeve sunmadığını belirterek teklife destek vermeyeceklerini açıkladı. Demir, sanayi ve üretimi koruyacak mekanizmalardan yoksun olan teklifin, sosyal adalet ve uygulama süreçleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığına dikkat çekti.

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir,

Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri…

Görüşmekte olduğumuz İklim Kanunu ile ilgili görüş ve önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Madenciliğin bir ülke lehine olabilmesi için attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değiyor mu diye bir düşünmemiz gerekiyor. Akbelen’e bakarsak değmiyor zeytinliklerimiz doğamız katlediliyor ve karşılığı koskoca bir hiç.

Tüm bunları ve kanunun tamamını gözden geçirdiğimizde bizim bu ülkenin yarınları için bu kanunu desteklememiz mümkün değildir.

 

İklim değişikliği, geniş çaplı bilimsel araştırmalar ve uluslararası gözlem verileriyle kanıtlanmış, küresel ekosistemler üzerinde derin etkiler oluşturan ve insanlığın ortak çabasıyla yönetilmesi gereken bir olgudur.

Ancak mücadelenin nasıl yürütüldüğü ve maliyetinin kimler tarafından üstlenileceği, iklim politikalarının adalet ve eşitlik ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.

 

İklim değişikliği, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde giderek daha büyük bir önem kazanmaktadır.

Paris Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatı doğrultusunda hazırlanan bu Kanun Teklifi, iklim değişikliğiyle mücadelede kurumsal ve yasal bir çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır. Ancak teklifin içeriği incelendiğinde, uygulama süreçlerindeki belirsizlikler, yaptırım mekanizmalarındaki yetersizlikler, kurumsal koordinasyon eksiklikleri ve sosyal adalet boyutundaki açıklar dikkat çekmektedir.

Türkiye’nin ekonomik büyümesini, tarımsal özgürlüğünü ve sanayi kapasitesini koruyarak hatta çok daha iyiye götürerek çevresel sorumluluklarını yerine getirebileceği dengeli bir model oluşturulması gerekmektedir. Ancak mevcut teklif, küresel karbon politikalarına entegrasyonu önceleyen ancak Türkiye’nin ekonomik ve üretim yapısını koruyacak somut mekanizmalardan uzak bir düzenlemeye dönüşme riski taşımaktadır.

Özel sektörün yükümlülükleri, sorumluluk alanları ve olası yaptırımları konusunda ciddi bir belirsizlik bulunmaktadır.

Emisyon Ticaret Sistemi ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi kritik araçlardan bahsedilmiş olsa da bu mekanizmaların nasıl işletileceği, hangi usul ve esaslara göre uygulanacağı ve hangi kurumların denetim yetkisine sahip olacağı konusunda yeterli netlik yok.

Yaptırımların nasıl belirleneceği ve kim tarafından uygulanacağı da kanunda belirsiz.

Kanun teklifi, sanayi, tarım ve üreticiler için ciddi mali yükler getirirken, bu yüklerin hafifletilmesi için gerekli teşvik ve finansman mekanizmaları oluşturulmamış.

 

Yeşil dönüşüm sürecinde sanayicinin rekabet gücünü koruyacak özel teşvikler devreye sokulmalıdır.

Emisyon azaltımını teşvik eden ancak üretim kapasitesini baltalamayan sürdürülebilir finansman araçları tanımlanmalıdır.

Sayın Başkan, Değerli milletvekilleri;

Avrupa ve ABD, sanayileşme sürecinde doğayı sınırsızca tüketmiş, bugün ise gelişmekte olan ülkelere karbon düzenlemeleri aracılığıyla ek maliyetler yüklemektedir. Bu olayın asıl özeti aslında budur…

Türkiye, küresel iklim politikalarının adaletsiz yük dağılımı nedeniyle cezalandırılan bir ülke değil, sanayisini ve üreticisini koruyarak adil dönüşüm sağlayan bir aktör olmalıdır.

 

Teklif, yerel yönetimlerin iklim politikalarına aktif katılımını zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu katılımın nasıl sağlanacağı, mali ve beşerî kaynakların nasıl oluşturulacağı net değildir.

Yerel yönetimler sürecin dışında tutulmuştur.

Fakat yerel yönetimlerin uygulamaları desteklenmediği takdirde, iklim politikalarının sahaya yansıması mümkün olmayacaktır.

 

Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler, Kamu- Ar-GE birimleri ve özel sektör temsilcileri karar alma süreçlerine dahil edilmemiştir.

İklim krizinden en fazla etkilenecek kesimler arasında küçük çiftçiler, düşük gelirli haneler ve dezavantajlı topluluklar yer almaktadır. Ancak, bu gruplara yönelik özel tedbirler ve sosyal politikalar kanun teklifinde somut şekilde ele alınmamıştır. Toplumsal farkındalıkların nasıl yürütüleceği, hangi kurumların sorumluluğunda olacağı ve finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır.

Türkiye’nin karbon piyasalarına entegrasyonu, yerli üretimi ve milli ekonomiyi koruyacak dengeli bir modelle gerçekleştirilmelidir. Bu yasa, yerli sanayiyi, ihracatı ve üreticiyi destekleyen güçlü bir teşvik mekanizması olmadan uygulanamaz.

Sonuç Olarak;

• Mevcut çevre ve enerji kanunlarıyla çelişkileri giderecek, mükerrer hükümleri önleyecek uyum düzenlemeleri yapılmalıdır.

• İklim politikaları ve eylem planları hazırlanırken sivil toplum, akademi, özel sektör ve yerel halkın katılımını sağlayacak danışma kurulları ve komisyonlar kurulmalıdır.

• 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi için ara hedefler ve sektörel planlar belirlenmeli, bunların başarısı için mevzuatta net hükümler yer almalıdır.

• Emisyon Ticaret Sistemi, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi aracıların yasal ve teknik altyapısı, yaptırım ve teşvik sistemleri ayrıntılı şekilde tanımlanmalıdır.

• Yerel yönetimlerin ve küçük işletmelerin yeşil dönüşüme erişimini kolaylaştıracak hibe, kredi ve teşvik mekanizmaları belirlenmelidir.

• İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en çok hissedecek kesimlere yönelik özel destek ve uyum programları hazırlanmalıdır.

• Denetim süreçlerine bağımsız denetçiler ve sivil toplumun dahil olabileceği mekanizmalar oluşturulmalıdır.

· Türkiye, küresel karbon piyasalarının edilgen bir uygulayıcısı değil, kendi yol haritasını belirleyen bir aktör olmalıdır.

Gelecek kuşaklara bırakacağımız en değerli miras şüphesiz ki temiz bir çevre ve katledilmemiş doğadır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve izkocaeli.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma